Zaman zaman çoğumuz ‘depresyondayım’ ifadesini kullansak da klinik anlamda Majör Depresif Bozukluk kısa süreli bir moral bozukluğundan çok daha fazlasıdır ve her üzgün hissetme tablosu da depresyon değildir. Hayatın akışı içinde karşılaştığımız olumsuz durumlar karşısında üzülmek, endişelenmek, zaman zaman yalnız ya da yetersiz hissetmek normal karşılanabilecek duygusal tepkiler iken depresyon ciddi bir psikiyatrik bozukluğa işaret eder. Depresyon önemli kayıplara yol açan, kronikleşme riski olan ve her yaşta görülebilen önemli bir ruh sağlığı sorunudur. Zaman zaman tek başına zaman zaman diğer psikiyatrik hastalıklara ek olarak görülebilir ve en yaygın karşılaşılan psikiyatrik bozukluktur. Aniden veya yavaş yavaş ortaya çıkabilen depresyonda birden fazla alanda çeşitli ve süreğen belirtiler gözlenir. Bu belirtiler arasında mutlaka çökkün bir duygudurum ve/veya isteksizlik hali vardır. Yani depresyondaki kişi hemen hemen her gün ve gün boyu süren bir mutsuzluk, çökkünlük içindedir ve/veya hoşlandığı aktivitelere dair istek ve motivasyonunda ciddi bir kayıp yaşamaktadır. Buna ek olarak depresyondaki kişiler farklı pek çok belirtiden yakınır. Yaygın belirtiler şu şekildedir :
Depresyonun oluşumunda birden fazla etmen rol oynadığından ‘biyopsikososyal’ bir rahatsızlık perspektifinden ele alınmaktadır. Biyolojik etmenler arasında nörotransmitter düzensizlikleri ve genetik geçişten söz edilmektedir. Birinci derece akrabalarında depresyon tanısı olanların olmayanlara göre depresyon gelişimi açısından daha fazla risk altında olduğu bilinmektedir. Kadınlarda depresyonun görülme sıklığı erkeklerden iki kat daha fazladır. Kabaca belirtmek gerekirse, yaklaşık her 4 kadından birinde ve her 8-10 erkekten birinde depresyon görülmektedir. Diğer risk etmenleri arasında olumsuz yaşam olayları, travmalar, sağlıksız ebeveyn tutumlarına maruz kalmak, istismar öyküsü, alkol-madde kullanımı, başka bir psikiyatrik rahatsızlık öyküsü yer almaktadır.
Depresyondaki kişiler öyle yoğun bir keder ve umutsuzluk içinde olabilirler ki bazen bu durumu çıkışı olmayan süreğen bir acı hali olarak kavramsallaştırırlar. Ancak depresyon önlenebilir ve tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Bunun için ilk adım depresyon hakkında sağlıklı bilgilere sahip olmaktır. Kritik öneme sahip diğer nokta ise doğru tanı ve tedavi sürecinin sağlanmasıdır. Bunun için tanının muhakkak ruh sağlığı uzmanı tarafından konulması ve kişiye özel tedavinin düzenlenmesi gerekir. Tedavide amaç belirtileri hafifletmek, eski işlevselliği geri kazanmak ve nüksü önlemektir. Bu süreçte sıklıkla birbirini tamamladıkları ve en etkin çözümü sunduğu için ilaç tedavisi ve psikoterapi bir arada uygulanır.