Bipolar Bozukluk, duygudurumda taşkınlık ve çökkünlük dönemleri ile karakterize, yaygın bir psikiyatrik bozukluktur. Yaşam boyu görülme sıklığı %1-2 civarında olup kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür. Ancak kişinin birinci derece akrabalarında bu rahatsızlığın olması, kendisinde de görülme riskini %7-8’lere kadar arttıran önemli bir faktördür. Hem annesinde hem de babasında bipolar olan kişilerde bipolar görülme oranın %75’lere kadar çıkabildiği bildirilmiştir.Klinik tabloya göre farklı alt tipleri olan bu bozukluk çoğunlukla 17-25 yaş döneminde başlar ve kronik bir seyir izler. Bu seyir sürecinde hastalığın (depresyon ya da mani ataklarının) alevlendiği ve yatıştığı dönemler görülür. Dönemler arası geçen süre ve dönemlerin uzunluğu değişkendir. Ortalama olarak ilk 10 yılda 4 atak dönemi gözlenirken yıllar içinde bu sayıda artış görülür. Hızlı döngülü bipolarda ise 4’ten fazla atak meydana gelir. Ataklar arasındaki süreçte hiç belirti görülmez ya da çok minimal düzeyde belirtiye rastlanabilir.
Mani dönemi duygudurumda yükselme ve/veya taşkınlık hali ile karakterizedir. Bu dönemde görülebilecek belirtiler şu şekildedir: artmış bir enerji ve coşku hali, uyku ihtiyacında azalma ve/veya uyumama, baskılı ve çok konuşma, düşüncelerin hızlanması, dikkat dağınıklığı, cinsel istekte artış, özgüvende belirgin artmış, ileriye dönük plan ve tasarılarda artış, öfkeli-saldırgan tutum, büyüklenmeci düşünceler (örn. kurtarıcı olduğuna, başkan olduğuna inanma vb.). Bunun yanı sıra bu dönemde riskli davranışlarda ve dürtüsellikte de bir artış söz konusudur. Aşırı para harcama, rastgele riskli cinsel ilişkiler kurma, düşünülmeden yapılmış iş yatırımları ve riskli büyük kararlar alma gibi davranışlar bunlara örnek olarak verilebilir. Bazen tabloya halisünasyonlar da eşlik eder (örn.sesler duyma, hayaller görme vb.).
Mani dönemi genellikle ani başlangıçlıdır. İlkbahar-yaz ayları bazı hastalar için mani dönemini tetikleyici önemli bir risk faktörüdür. Ailesinde bipolar öyküsü olan ve genç yaştaki bireylerde hastalığın ilk atağı mani şeklinde olabilir.
Kişinin mutsuz ve çökkün olması ile karakterizedir. Enerjide, dikkatte azalma, uyku ve iştah sorunları, isteksizlik, suçluluk, değersizlik, ölüm ve intiharla ilgili düşünceler görülebilir. Hastalık genelde depresif atakla başlar ve depresif atak mani atağından daha uzun sürer. Sonbahar-kış ayları bazı bireylerde depresif atak için risk faktörüdür.
Bipolar bozukluk ciddi kayıp ve yıkımlara sebebiyet verebilir. Kişinin uyumunu ve işlevselliğini bozar, dürtüsel ve riskli davranışlar nedeni ile önemli maddi-manevi kayıplara yol açar ve hatta intihar girişimlerine sık rastlandığından hayati bir risk taşır. Tüm bu nedenler düşünüldüğünde erken tanı ve doğru tedavinin önemi yadsınamaz. Tedavide öncelikli amaçlar riskin azaltılması, bireysel ve çevresel güvenliğin sağlanması, belirtilerin yatıştırılması, hasta ve yakınlarının bilgilendirilmesi, nüksün önlenmesidir. Bipolar bozukluğun erken ve doğru tanısını koymak maalesef ki her zaman çok kolay olamamakta ve klinik tablo kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle alanda uzman bir psikiyatrist tarafından tanının olabildiğince erken konulup kişiye özel tedavinin planlanması gerekir. Bipolar bozuklukta genetik, biyokimyasal ve çevresel etmenler rol oynar. Dolayısı ile tedavide farklı grupta ilaçlardan ve çok sık olmamakla birlikte gerekli durumlarda EKT’den yararlanılmaktadır. Psikoterapi ilaç tedavisini desteklemede, hastanın uyumunu arttırmada ve nüks önlemede oldukça yararlıdır.